2 Ocak 2009 Cuma

Melamilik ve Melamiler

http://muhammednurularabi.blogspot.com/
Melamet, sözlükte kınamak, ayıplamak ve sitem etmek manalarına gelir. Melamilik yoluna bağlanan kimseye de "Melami" denir. Melamiliğin bir tarikat olduğunu söyleyenler yanında; kuralları belli bir tarikat olmadığını, her türlü gösterişten ve dünya kaygısından uzak kalmayı benimseyenlerin genel adı olduğunu ileri sürenler de vardır. Melamiliğin bir tarikat olmadığı düşüncesi, kurucusunun ve kuruluş tarihinin bilinmediğinden dolayıdır.
  
Melamilikte Muhittin Arabi´nin "Vahdet-i vücud" görüşünün derin etkisi vardır. Melamiler kaçınılması mümkün olmayan cemaatle namaz dışındaki ibadetlerini ve Allah´a yakınlıkla ilgili hallerini halktan gizlerler. Bunları açığa çıkarırlarsa kendilerini kınarlar. Gerçek durumlarını sezdirmemek için halk içinde sıradan bir insan gibi giyinip kendilerini belli etmeden yaşamaya çalışırlar. Görünüş ve gösterişe değer vermezler. İnsanlara yalnız kötü taraflarını gösterip iyiliklerini gizlemede çok ileri gittiklerinden, çevresindekiler onları kusurlu kimseler sanarak ayıplar ve kınarlar. En hoşlanmadıkları şey, kibir ve gösteriştir. Bu kötü huylardan korunmak, Melamilikte bir kuraldır. Özel giysileri ve tekkeleri yoktur. Melamiler kimseye dertlerini açmazlar. Çünkü kula ihtiyacı bildirmek, muhtaçtan yardım istemektir. Bu sebeple ihtiyacı Allah´tan dilemek ve Peygamber´in yolundan gitmek, kulluğun iki esasıdır. Birbirlerinin yardımına koşarlar. "Mümin, kardeşi için gece kandil, gündüz asa olmalıdır" derler.

Melamet hakkında şöyle denmektedir: “Melamilik bir nevi felsefi görüş ve bu görüşle hayatı yorumlayış ve yorumladıkları bu hayatı yaşama çabalarıdır. Bu açıdan Melami, her türlü gösterişten ve dünya malından yüz çeviren, dervişliği, rindçe yaşamayı kendine ilke edinen kişidir. Dünya kaygısından, ahiret korkusundan uzak kalmak, kendini Allah’a vermek O’nun başlıca düşüncesidir... Gönlünde Allah sevgisinden, Allah zikrinden başka bir şey bulunmaz. Melami, kendini içinde yaşadığı toplumdan, halktan hiç ayırmaz. Fakirane ve kalenderane bir davranışla gerçek özünü gizler. Dış görünüş bakımından halka açık olan Melami’nin gönlü, kendini Hakk’a veren ermişlere, kendini Allah’a adayanlara açıktır.

Mevlana Celalettin, Mesnevi’sinde şöyle der. “Şeriat muma benzer; yol gösterir ki ele mum almadan, yol alınmaz. Ele mum alıp yola düştüğünde, yoldaki bu gidişin, yürüyüşün tarikattir. Gideceğin yere varıp, amacına ulaştın mı, bu da hakikattir. Bunun için demişler ki; Hakikatler meydana çıktı mı, yollar biter!” Muhyiddini Arabi Hazretleri de: “Hakk’ı yollarda arama, çünkü ortada O’na giden bir yol yoktur” diye buyuruyor. İşte Melamilik; yollarin bittiği, başka bir deyişle; Hakk ile aramızda yolların, uzaklıkların, mesafelerin hiçbir zaman var olmadığının, Hakk’ı arayışın zannimızdan ibaret olduğunun ve gafletten kaynaklandığının zevk edildiği nokta olan hakikattir ki, ancak İslam tasavvufunun bittiği yerden Melamilik başlar.

Melamiliğin özünde iddia sahibi olmamak yatar. Bu nedenle Melamiler, batınında bir iddiası, zahirinde ise yapmacıklık ve riyakarlığı olmayan kimselerdir. Onlar; evham ve hayalattan uzak, Keramat u mu'cizat peşinde koşmayan, aşkı Nebi uğruna nefsini zelil kılan, tasarruf fakiri, mahza kulluk halinde tariki nazeniynin örtülü gülleridir. Öyle Şeyhlik, efendilik, önderlik, kutupluk, gavslık gibi nefsi okşayan, riyaset kokan ünvanlara itibar etmezler.

“ İlim ikiye ayrılır: Zahir ilim, batın ilim. Birincisi cehaleti giderir; ama kibir, kendini beğenme, kin ve hasedin yeşermesine sebep olur; ikincisi nefsin sıfatlarını giderir, af, eziyete tahammül, kötülük edene iyilik, herkesin iyiliğini istemek gibi sıfatların neşv ü nema bulmasına imkan verir. Birinci ilim, evin duvarına işlenen nakış gibidir. İkincisi bu duvarın karşısındaki duvara çekilen cila gibidir. Bu nakış orada daha canlı görünür.”